Suriyeli sığınmacıların eskiden güvenli sığınağı olan Lübnan’da göçmen karşıtlığı giderek artıyor
Avrupa Birliği liderleri, Suriye'de yarım milyona yakın insanın ölümüne, nüfusun yarıya yakınının da yerlerinden edilmesine neden olan savaşı masaya yatırmak için Brüksel'de. Yaklaşık 1,5 milyon Suriyeli göçmene ev sahipliği yapan ve eskiden savaştan kaçanlar için güvenli bir sığınak olarak görülen Lübnan'da ise Suriyeli sığınmacılara yönelik düşmanlık giderek artıyor.
Bu nedenle bu sığınmacıların önemli bir bölümü rotasını Kıbrıs'a çevirdi. BBC Arapça, bu sivillerden bazılarıyla görüştü.
"Sürekli korku ve panik içinde yaşıyoruz" diyen Suriyeli Alya, dört çocuğundan üçü ile beraber Lübnan'da yaşıyor.
43 yaşındaki Alya ve ailesi, 2011'de savaşın patlak vermesinden bir yıl sonra Suriye'nin İdlib kentindeki evlerini terk ederek Lübnan'a sığındı.
Ülkede karşılaştıkları kısıtlamalar ve düşmanca tutumlar hayatlarını daha da zor hâle getirdiği için çaresizlik içinde Lübnan'ı da terk etmeyi düşünüyor.
Alya, küçük oğlunun her akşam gözaltına alınacağı korkusuyla ağabeyini beklediğini, eve döndüğünü görünce de rahatlayıp ona sarıldığını söylüyor.
1,5 milyona yakın Suriyeliye ev sahipliği yapan Lübnan, kişi başına düşen mülteci sayısı açısından dünyada ilk sırada.
Mülteci karşıtlığı Lübnan için yeni bir mesele değil.
Ancak özellikle 2019'da ekonomik krizin baş göstermesi ile geçtiğimiz yıllarda mültecilere yönelik düşmanca tutumun yaygınlaştığı görüldü.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, Lübnan'daki her 10 Suriyeliden 9'u aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.
Özellikle Nisan ayında Hristiyan Lübnan Güçleri Partisi'nden (LGP) bir sorumlunun kaçırılarak öldürülmesi düşmanlıkları körükledi. Lübnan polisi, olaydan çoğunluğu Suriyelilerden oluşan bir çeteyi sorumlu tuttu.
Bunun üzerine çok sayıda Suriyeli sokaklarda darp edildi, bazıları da hakarete uğradı.
Bundan önce de yerel yetkililer ve bazı gruplar yasal bir oturma izinleri olmadığı gerekçesiyle sığınmacıları sığınaklarından çıkarttırmış, çalıştıkları işletmeleri kapattırmış ve diğer Lübnanlılara, Suriyelilere evlerini kiraya vermemeleri konusunda baskı yapmıştı.
Şimal'de sığınmacıların yasa dışı olarak kaldıkları konutlar ve yerleşim alanlarından çıkarılmasına yönelik tahliye operasyonlarını yöneten Vali Ramzi Nohra, "Lübnan Suriyelilere elinden geldiğinden de fazlasını sundu" sözleriyle bu eylemleri savunuyor.
Irkçı olduğu suçlamalarını reddeden ve sadece kanunları uygulamaya koyduğunu söyleyen Nohra, "Bir komşuyu bir ya da iki gün ağırlarsınız, sonsuza kadar değil" diyor.
Nohra, "Herhangi bir ülke vizeniz bittikten sonra da kalmanıza izin verir mi? Gerekli evrakları olan Suriyelilere kapımız açık ve eylemlerimiz sadece ülkede yasa dışı olarak kalanları kapsıyor" diye de ekliyor.
UNHCR verilerine göre, Suriyelilerin yüzde 80'i Lübnan'da resmi bir oturma iznine sahip değil dolayısıyla her an gözaltına alınabilir ya da ülkeden sınır dışı edilebilirler.
Lübnanlıların önemli bir bölümü, ülkelerindeki Suriyeli sığınmacıların UNHCR ve paydaşlarının gönderdiği yardımlar sayesinde çok iyi koşullarda yaşadığına, hatta bu yardımlardan doğrudan faydalandıklarına inanıyor.
Alya, süpermarkette ya da sokaklarda dolaşırken, bazılarının "Suriyelilere bakın. Onlar iyi bir hayat yaşarken bizim kendi ülkemizde hiçbir şeye paramız yetmiyor" dediğini işitmiş.
"Yaşadığımız hayatı keşke gözleriyle görebilselerdi" diyor.
2 Mayıs'ta Lübnan'ı ziyaret eden Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, ülkeye bir milyar dolarlık yardım paketini açıkladı.
Bu yardım paketi, Avrupa ülkelerine yasa dışı göçün önüne geçmek isteyen Avrupa Birliği'nin Suriyelileri kendi topraklarında tutması karşılığında Lübnan'a verdiği bir rüşvet olarak da görüldü.
Lübnan'da meclis bu açıklamadan birkaç gün sonra, hükümete ülkedeki yasa dışı göçmenlere yönelik tüm önlemleri alması çağrısında bulundu.
Bu, Lübnan'daki Suriyeliler sorununa ilişkin ilk siyasi mutabakat oldu.
Lübnan, Suriye'de geniş alanların artık sığınmacıların dönebileceği kadar güvenli olduğunu, Birleşmiş Milletler'e bağlı kurumların, gerekli yardımı Lübnan yerine doğrudan Suriye'ye ulaştırarak sığınmacıların geri dönüşünü kolaylaştırması gerektiğini savunuyor.
Lübnanlı milletvekilleri, "yasa dışı bir şekilde ülkeye girip burada yaşayan Suriyelileri ülkelerine geri göndermeleri için" hükümete bir yıl müddet verdi.
Pek çok şehirde, üzerinde bir sığınmacı çocuğun resmiyle beraber "YARATTIĞINIZ HASARI ONARIN" mesajı yazan afişler asıldı.
Bu afiş kampanyasının arkasındaki Lübnanlı sanat direktörü, bunun kişisel bir eylem olduğunu, Lübnan'da pek çok insanın ülkeye yönelik bir tehlike olarak gördüğü "mülteci krizine" parmak basmak istediğini söyledi.
Kampanyanın arkasında kim olursa olsun, verilen mesaj, mültecilerin ülkeye "hasar verdiğine" ve BM'nin de bunda sorumluluğu olduğuna yönelik algıların bir yansıması.
UNHCR'nin Lübnan'daki yetkilisi BBC'ye yaptığı açıklamada, "Suriyeli sığınmacıları Lübnan'da tutmaya yönelik uluslararası bir komplo yok ya da gizli bir niyet yok" ifadelerini kullandı.
Açıklamada, "Duruşumuzla ilgili her zaman şeffaf davrandık: Ne BM ne UNHCR Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönüşüne engel oluyor" denildi.
Buna rağmen Suriyeli karşıtlığı devam ediyor ve çok sayıda sığınmacı Lübnan'ın dışında yaşayabilecekleri bir ülke arıyor. Yakınındaki ülke Kıbrıs'ta içişleri bakanlığı verilerine göre Lübnan'dan gelen Suriyeli sığınmacıların sayısı 27 kat arttı.
Yaklaşık bir ay önce Alya ve çocukları, 35 kişiyi taşıyan bir göçmen teknesine binerek, aynı şekilde bir yıl önce yasa dışı bir yolculuk yaparak adaya gelen kocası ve dördüncü çocuğuna katılmak için Kıbrıs'a doğru yola çıktı.
Kıbrıs sularına ulaşmayı başarsalar da, daha sonra sahil güvenlik güçleri teknelerini geri dönmeye zorladı.
Lübnan'da çocuklarının artık bir geleceği olmadığına inandığını söyleyen Alya, bütün risklerine rağmen bu yolculuktan korkmadığını da sözlerine ekliyor:
"Ne olabilirdi ki? Ölürdük en fazla. Ha oradaymışım, ha burada. Ben zaten öldüm. "