‘Paylaşmayınca güzel’
En son ne zaman bir konser izlediniz? Konsere gitmekten değil de izlemekten bahsediyorum. En son ne zaman konser izlediniz acaba? Telefonu cebinizden çıkarmadan, görüntü almadan, bir şey paylaşmadan, video çekmeden ne zaman sadece durup konser izlediniz?
Uzun yıllardır konsere giden biriyim. Öyle ki konsere gitmeye başladığımda mobil telefonlar yoktu. Başta sadece konser izliyor, çılgın bir konserdeysek birlikte çıldırıyor, oturarak izlenen bir konserdeysek fısır fısır yorumlar yapıyorduk aramızda. Konser izlemek deneyimi buydu. Kimse yanında fotoğraf makinesiyle konsere gitmek gibi bir münasebetsizliği aklından geçirmiyordu. Bunu görevliler ya da gazeteciler yapardı, görürdük. Onlar için üzülürdük, çalışıyorlar konseri doğru dürüst izleyemiyorlar diye.
Sonra kameralar çıktı. Birtakım insanlar kameralarla konserlerin can alıcı yerlerini kaydetmeye başladı. Bunlara ben de katılmıştım. Sony dijital kamerayı havaya kaldırıp ekranını aşağı doğru eğip konserleri kaydetmeye başladım. Utanıp sıkılıyordum çünkü çok garip bir hareketti. Herkes bana bakıyordu. İtiraf ediyorum, bu kamerayla aldığım hiçbir kaydı daha sonra izlemedim. Küçük kasetler dolusu arşiv, evde bir yerlerde kutuların dibinde öylece duruyor. Belki ileride kızım izler. Ya da bir gün nükleer savaş ya da iklim krizinden kaynaklanan dev bir sel afeti sonrası bir kazı sırasında bunlar gün ışığına çıkar. O zaman işe yararlar belki.
Hiçbir şey özel olmuyor
Hepimiz biliyoruz ki konser görüntülerini izlemiyoruz. Ben bu kasetlerdeki görüntüleri bir-iki kez başkalarına göstermeyi denedim ama bu karşımdaki insan için o kadar sıkıcıydı ki bir daha bunu yapmadım.
Tek bir insanı daraltmaktansa kitleleri darlamaya başladık. Bununla birlikte kayıt ve paylaşım çılgınlığı zirve yaptı. Konserlerden görüntü paylaşmak çok saçma geliyor. Ben de yapıyorum, dayanamıyorum ama ben yaptığım hâlde gene de saçma buluyorum. Bile bile yapıyorum.
Yılbaşı gecesinde Paris’te Champs-Elysees’deki ışık gösterisinin görüntüleri gündem oldu. On binlerce insan telefonlarıyla her şeyi kaydediyordu. Sorular soruldu: O ânı yaşıyor muyuz, yoksa kayıt mı yapıyoruz?
Eskiden konserleri kaydedenlere çalışıyor, konser izleyemiyorlar diye üzülürdük. Şimdi kaydetmeyen tek kişi kalmadı. Ne görürsek kaydedip paylaşıyoruz. Bu kadar çok paylaşınca hiçbir şey artık özel olmuyor.
Bazen bir konserde, bir gösteride, bir tatilde bir an yaşarsınız. O ânı hiç kaydetmeyin. Kimseye söylemeyin, kendinize saklayın. Çünkü ıssız bir adada bile olsanız, telefonu açınca o adada daha önce kimlerin hangi noktada hangi fotoğrafları çekip ne yediğini, ne içtiğini görebiliyorsunuz. Bu çok kötü bir duygu. İnsan kendini sıradan bile değil, düpedüz sefil hissediyor. Koskoca gezegenin ellenmedik, internete konmadık tek bir yeri kalmadı.
Yapabilirseniz, becerebilirseniz kendinize saklayın. Hani bir slogan vardı eskiden ‘paylaşınca güzel’ diye. Hayır ‘paylaşmayınca güzel.’
Miş, muş…
The xx yeni albüm için bir araya gelmiş. Romy Croft sosyal medyada açıklamış. Eğer gerçekleşirse bu, ekibin dördüncü albümü olacak.
Elton John yeni albümünü Brandi Carlisle ile kaydetmiş. The Who’dan Pete Townsend açıklamış.
65 yaşındaki Madonna’nın, turne konserleri sırasında sahnede demir bir korkuluğa tutunarak dans figürleri yapması tartışmaya neden olmuş. Bir kısım insan starın artık dans etmek için çok yaşlı olduğunu ileri sürerken diğerleri bu işi yaşa endekslemenin ‘ageism’ yani yaşa dayalı ayrımcılık olduğunu söylemiş. Tartışma devam ediyor.
Gösterildiği ülkelerde finaliyle ses getiren Saltburn’ün son sahnesindeki dansa eşlik eden 2001 tarihli Sophie Ellis-Bextor şarkısı “Murder on the Dance Floor”, listelere yeniden girmiş. İnsanlar bu şarkıyla filmin sonundaki sahneye uygun dans edip sosyal medyada paylaşıyormuş.