“Benim 10 fabrikam var, bana dokunamazsınız!..”
Uçakta polislere böyle bağırdı hazret. (!) Polisler oraya kabin memurlarına hakaret ve küfür ettiği için gelmişti zaten... Sakinleşmiyordu bir türlü. Hepimizin çokça başına geldiği gibi uçak tipi değiştiği için koltuk numarası da değişmişti alt tarafı. Üç sıra arkada oturmayı haşmetmeabın bünyesi kaldırmamıştı. Kabin görevlisine "Bana niye üstten konuşuyorsun?" deyip kadıncağızın üzerine yürüdü. Belli ki bugüne kadar höykürdüğü herkesin alttan almasına alışmıştı. "Bu kadını işten atacaksınız" diye naralandı. Karşısındaki amiri, kendi insan kaynakları müdürü sanmıştı zağar...
Bir de dedi ki, "Ben bu bilete 10 bin lira verdim. Yanımdaki kadın 4 bin lira vermiş. Onunla yan yana oturamam ben..."
Polisler geldiğinde ise kibri ve şişirilmiş egosu tavan yaptı: "Bana dokunamazsınız" dedi. Polis şaşkındı: "Neden dokunamazmışım?" Hazret yeniden kükredi: "Dokunamazsın. Benim 10 tane fabrikam var..."
Yahu ben böyle Kenan Pars tripleri atan kötü kalpli fabrikatör tiplerinin eski Yeşilçam filmlerinde kaldığını sanıyordum. Meğer hala aramızda dolaşıyorlarmış. Bir sonraki sahnede bekledim ki, bir bavul dolusu parayı koridora boşaltıp, "Bu uçağı satın aldım, beni evime kadar bırakacaksınız lannn!" diye bağırsın...
Bu nasıl bir görgüsüzlüktür? 10 fabrikası olan herkese bindiği uçağı personeli ile birlikte satın alması için "teşvik" mi veriliyor?
BU ÖRGÜTLÜ BİR SUÇ
Narin cinayetinde ilk günden bu yana aklımın ermediği bir durum vardı. Bu cinayetin işleniş biçimiyle birlikte üstünün örtülme operasyonu bana göre bir kaç köylünün organize ve koordine ettiğinden daha "profesyonel" bir manzara arzediyordu.
Ben bunu yazmaya hazırlanırken, a Haber'de görüşlerine başvurulan adli diş hekimi İrfan Karadere içimden geçenleri dile getirdi.
Aşağıda maddeler halinde sıraladığım konulara dikkatinizi çekmek istiyorum:
1- Ölü bedenin ortadan kaldırılma şekli. (Kadavra köpeklerinin koku almaması ve cesedin daha hızlı çürümesi için suya gömülmesi)
2- Ağabeyin kolundaki ısırık izinin muhtemelen yeni bir ısırıkla tahrip edilmeye çalışılması.
3- Tek kullanımlık GSM hatlarından gelen sahte ihbarlar.
4- Hedef saptırmak için bölgenin farklı yerlerine bırakılan terlikler.
5- Ağabeylerden birinin sürekli jandarmanın yanında dolaşarak yeni bilgi ve gelişmeleri duyup aktarması.
6- İki günde bir değiştirilen ifadeler.
7- Köyde delilleri karartmak adına yapıldığı söylenen elektrik kesintileri ve çıkarılan yangınlar.
Bunlar bana bir tek şeyi anlatıyor:
Bu iş örgütlü ve "profesyonel bir üst akıl" tarafından yönetiliyor.
Hademealırken dikkat!
Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl okullara 120 bin temizlik görevlisi ve yardımcı personel (Biz eskiden "Hademe" derdik) alınacağını açıkladı.
Mutlaka bu alımın özel kriterleri vardır. Ancak ben, söz konusu personelin çok sıkı bir güvenlik soruşturmasından ve özellikle de psikolojik testten geçirilmesi taraftarıyım. Ayrıca işe başlamadan önce kapsamlı bir formasyon eğitimi almaları da şart.
Bu olayı önemsiyorum. Çünkü çocuklarımızı sadece öğretmenlere değil, temizlik personellerine, servis şoförlerine ve muavinlere de emanet ediyoruz.
Ne denli kötü bir zamanda yaşadığımız ortada. Artık birinci önceliğimiz, çocukları sıkı sıkıya korumak olmalı. Allah her çocuğa Hababam Sınıfı'nın Hafize Anası gibi pamuk yürekli hademeler nasip etsin.
Nedir bu "tıktık" furyası?
Eğer sosyal medyada dolaşıyorsanız mutlaka sizin de dikkatinizi çekiyordur. Son zamanlarda herkes, paylaştığı görselin fonuna saat sesi benzeri "tık tık" efekti koyuyor.
Efendim, bu sesi koyduğunuzda paylaşımınız izlenme rekoru kırıyor, takipçi sayınız 100 kat artıyormuş.
Tabii ki şehir efsanesi. Örneğin, ben saat sesi olan bir ortamda asla uyuyamam. Tek düze, sürekli tekrarlanan, sinir bozucu her ses beni acayip huzursuz eder.
Ama insanlık olarak hepimiz ayrı birer manyak olduysak ve benim bundan haberim yoksa, o başka tabii...
Gaf kürsüsü
Atv'deki Kim Milyoner Olmak İster'in üniversite mezunu yarışmacısı "Bahtiyarlığın" eş anlamlısını "Mutluluk" yerine "Pişmanlık" olarak tercih edince ikinci soruda elendi.
Zap'tiye
Beni Türk müteahhitlerine emanet etmeyin!
Ne demiş?
"İsteseler canımı verebileceğim pek çok insanı hayatımdan çıkardım. Çünkü yokluklarına üzülmek, yaptıklarına üzülmekten daha kolay." (Sabahattin Ali)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
"Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır."